14 Aralık 2009 Pazartesi
13 Aralık 2009 Pazar
Düşünüyorum o halde varım
Descartes'ın bu ünlü ifadesine karşı "bin altın düşünüyorum o halde bin altınım var" şeklinde bir karşı önerme yapılmış.Kendi varlığımızı yani var olma nedenimizin sadece düşünmemizden kaynaklandığını kabul edersek, düşündüğümüz herşeyin de bir şekilde varolması gerekir ama gerçekte durum farklı görünüyor gibi. Birşeyi yapmadan önce genellikle tasarlarız ve bu tasarım sonucu düşüncemizdeki sanal imajı gözle görünür elle tutulur somut bir duruma dönüştürürüz demekki belli bir süreç içinde düşüncelerimiz tamamen hayali ve bambaşka bir boyuttan içinde bulunduğumuz somut evrenin boyutlarına indirgenir ve kısaca "varedilir".Ama bu yoktan bir varetme değildir sadece elimizdeki mevcut malzemelerin kullanılmasıyla oluşturulan bir şekil değiştirmedir bu şekil değiştirme işlemine (projeye) sadece zihinsel faaliyetler yön verir ,biz düşünüyoruz diye hiç birşey kendi kendine oluşmaz yada varedilmez yalnız farklı bir olgu olarak sadece düşünce ile bir tv düğmesini açabilen yada buna benzer şeyler yapabilenlerin ise nasıl bir sistem uyguladıkları yada nasıl bir zihinsel güce sahip oldukları hakkında çok fazla bir bilgi yokdur.Bu extrem olayları yani yüksek zihinsel konsantrasyon ile gerçekleştirilen eylemleri yapabilenlerin sayısı oldukça azdır ve bu konularda birçok araştırma yapılmaktadır yapılan bazı araştırmalardaki sonuçlara göre bu yetenekli kişilerde sadece düşünsel olarak değil bir takım güçlü manyetik alanlara da sahip oldukları gözlemlenmiş.
Tekrar yukardaki "bin altın" meselesine dönersek burada sanki birşeyi düşündüğümüz anda hemen olabilirmiş gibi bir anlatım var fakat Deskart'ın ifade ettiği durum bence çok farklı ,şöyle düşünelim hiçbirşekilde düşünmenin gerçekleşmediği ve hiçbirşeyin düşünülmediği bir yerde yani zihinsel ve bilinçsel hiçbir faaliyetin gözlenmediği bir yerde bir varoluş mümkün olabilirmi? evrenimiz sadece kendi kendini yaşayan sadece kendinden haberdar olan bir yapıda olsaydı,bunları algılayacak hiçbir zeka olmasaydı sizce bunun ne kadar bir anlamı olabilirdi.Tüm evrendeki bu bilinçli yapı ve 5. boyut olarak kabul ettiğimiz düşüncemiz sayesinde milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki cisimleri dahi algılayıp bunlar üzerinde yorum yapıp teoriler üretebiliyoruz yani onların var olduklarını söyleyebiliyoruz.
Tekrar yukardaki "bin altın" meselesine dönersek burada sanki birşeyi düşündüğümüz anda hemen olabilirmiş gibi bir anlatım var fakat Deskart'ın ifade ettiği durum bence çok farklı ,şöyle düşünelim hiçbirşekilde düşünmenin gerçekleşmediği ve hiçbirşeyin düşünülmediği bir yerde yani zihinsel ve bilinçsel hiçbir faaliyetin gözlenmediği bir yerde bir varoluş mümkün olabilirmi? evrenimiz sadece kendi kendini yaşayan sadece kendinden haberdar olan bir yapıda olsaydı,bunları algılayacak hiçbir zeka olmasaydı sizce bunun ne kadar bir anlamı olabilirdi.Tüm evrendeki bu bilinçli yapı ve 5. boyut olarak kabul ettiğimiz düşüncemiz sayesinde milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki cisimleri dahi algılayıp bunlar üzerinde yorum yapıp teoriler üretebiliyoruz yani onların var olduklarını söyleyebiliyoruz.
9 Aralık 2009 Çarşamba
Zihin-beden bağlantısı (Plasebo etkisi)
Birçok insan zihin ile beden arasında nasıl bir bağ olduğunu merak eder,bu bağlantının nasıl sağlandığı hakkında ne yazıkki şu ana kadar kanıtlanmış gerçek bir bulgu yok ama bu etkiyi hissettiren ve varlığını kanıtlayan plasebo deneyidir,bu deneyde deneklere hastalıkları ile ilgili sahte ilaçlar verilir ve denekler bu ilaçları gerçek ilaçmış gibi kullanırlar ve sonuçta kendilerini daha iyi hissettikleri ve bazanda iyileştikleri tesbit edilmiş,buda gösteriyor ki insan zihni neye inanırsa bedenide buna göre yönlendiriyor.Yinede bu deney bu bağlantının tam mekanizmasını açıklamıyor, iki paralel doğru sonsuzda birleşir önermesini ispatsız kabul ettiğimiz gibi bu gerçeğide olduğu gibi kabul etmemiz gerekiyor (aksiyom)
4 Aralık 2009 Cuma
Atom un elemanlarının bir rengi varmı?
Bazı kavramlar zihnimizi çok karıştırır, lise çağlarında ışık, ışığın dalga boyları ve renklerin oluşumu konularını öğrendiğimiz yıllarda hep bir atomun elemanlarının renginin ne olabileceğini düşünürdüm.Mesela bir protonun veya nötronun yada elektronun rengi ne olabilirdi yada hiç bir renkleri yokmuydu gibi. Renkler hepimizin bildiği gibi ışığın dalga boyundan kaynaklanan bir fiziksel olay ve birçok canlının gözü bu dalga boylarını algılayıp birbirinden ayırma yeteneğine sahiptir ama bazı canlılar renkli göremezler (arslan, tilki,kedi vs) demekki renk kavramı zihnimizde yaratılan bir olgu, bu duruma göre gerçek renk diye bir şey yok sadece algılanan dalga boylarının canlı beyninde analiz edilmesi sonucu ortaya çıkan fenomen var ,bu duruma göre atomik boyutlarda bir renk olması söz konusu olamaz zaten renkleride meydana getiren onlar. Renkler ve zevkler tatışılmaz diye boşuna dememişler:) Renk hakkında daha fazla şey bilmek istiyorum diyorsan tıkla
Bazı hayvanların hangi renkleri algıladıkları hakkında bilgi için bakınız
Bazı hayvanların hangi renkleri algıladıkları hakkında bilgi için bakınız
3 Aralık 2009 Perşembe
Kendimizi anlamak istiyoruz
İnsanoğlunun her attığı adım birşeyleri anlama amacıyla yapılıyor.Dünya yüzüne düştüğümüzden ve kendimizi anlamaya başladığımızdan bu yana yaptıklarımıza şöyle kısaca bir göz geçirirseniz inanılmaz bir bilgi birikiminin olduğunu ve artık bu bilgiyede ulaşmak için ayrı ayrı bir takım bilgilere ve sistemlere sahip olmanın gerekliliğini anlarsınız.İnsanın dinamik doğasından fışkıran bu zeka eserleri (aslında çok az miktardaki insan bu bilgiyi yaratmıştır çoğumuz sadece kullanıcıyız, Einstein gibi biri kaç kişide bir çıkabilirki) bizi bu evrende mutlaka bir yerlere getirecektir,ama nihai amacımızın ne olduğu hakkında hala tam bir fikrimiz yok, zihinlerimizde yeni boyutlar oluştukça hangi amaçlarla tarihsel yolculuğumuzu yaptığımızı daha iyi anlar hale geleceğiz.
16 Kasım 2009 Pazartesi
Hücre içindeki hayat
Tüm canlıların temel yapı taşı olan hücrelerin içinde devam eden hayat döngüsünü merak ediyormusunuz? İşte o muhteşem mekanizmanın çalışmasını gözlerimizin önüne seren Harvard bioloji öğrencileri için hazırlanmış video görüntüleri.Bunu seyrettikten sonra eminimki hayat hakkındaki düşüncelerinizde bir farklılaşma hissedeceksiniz ve hayatımızı yönlendiren ve yaratan o müthiş "ince zeka" ya hayran kalacaksınız.Tek kelimeyle muhteşem!
Hücrelerimiz içindeki faaliyetleri seyretmek için tıklayın
Hücrelerimiz içindeki faaliyetleri seyretmek için tıklayın
8 Kasım 2009 Pazar
Evrendeki hassas denge
Evrenimizin kurulu düzeninin çok hassas bir dengesi vardır, öyleki bazı oluşumların yapısındaki en ufak bir sapma tüm evrenin bir anda sona ermesi anlamına gelir.
Helyum atomunun çekirdeği kendisini oluşturan iki proton ve iki nötronun toplam ağırlığının %99,3 ünü oluşturur ,yani çekirdeği oluşturan parçacıkların % 0,7 si ısı enerjisi olarak salınır.Helyum, yıldızların merkezindeki çok yüksek sıcaklık ve basınç altında hidrojen atomlarının termonükleer tepkimeleri sonucu oluşur, bu duruma göre hidrojen atomları birleştiklerinde kütlelerinin 0,007 sini enerjiye dönüştürürler, ε ile ifade edilen bu sayı atom çekirdeği içindeki parçacıkları birbirine bağlayan şiddetli çekirdek kuvvetinin türevidir.
Bu hassas sayı niye bu kadar önemli ? Bu sayının değeri biraz küçük yani 0,006 olsaydı bir nötron bir protona bağlanamaz ve dolayısı ile evrenimizin oluşması da mümkün olmazdı, şayet biraz büyük olsa büyük patlamada üretilen hidrojenden geriye eser kalmazdı bu durumdada yine bir varolma gibi bir durum gerçekleşemezdi.(Bilim Teknik den)
Bu kadar ince ayarın yapılmış olduğu evrende bize rastgele gibi gelen oluşumlarında aslında rastlantısal değil bir "yüksek bilinç" tarafından düzenlenmiş olması gerekir diye düşünüyorum.
5 Kasım 2009 Perşembe
Işık kaynağına geri dönecek
Işığın tekrar başladığı noktaya döneceğini çok basit bir hesaplama gösteriyor, hepimizin bildiği gibi bir doğru aslında yarıçapı sonsuz olan bir dairedir ,eğrilik yarıçapı formülüne göre K=1/R dir bu formülde R yi sonsuz alırsanız K=0 çıkar bu da "doğru" demektir yani eğriliği 0 olan çemberdir.Işığın doğrusal olarak yol aldığını biliyoruz bu hesaba göre ışık sonsuz bir daire çizdikten sonra tekrar başladığı yere yani kaynağına dönecektir.
Bu sonuçtan benim çıkardığım anlam şu bu formül bize hayatın ana kaynağı olan ışığın çıkış noktasına yani başladığı yere döneceğini ama bunun sonsuzda gerçekleşeceğini yani hiç bir zaman olamıyacağını anlatıyor, aslında bu tam anlamıyla zihinsel bir karmaşa,evrenin sonsuz koridorlarında kaybolan aklımızın bizde yarattığı bir duygu.
Bazen bir bütünmüş gibi sandığın şey aslında
değildir, doğru gibi görünen yanlışlarda olabilir
eksik parça nerede?
duygu,zeka,evren,zeka evreni
eğrilik yarıçapı,
paradoks,
sonsuzluk
Zaman içinde yolculuk
Biz yaşayanlar için zaman çok önemli bir kavram, sürekli gelişen olaylar ve ilerleyen süreç içerisinde değişen herşey bize, zaman diye adlandırdığımız olguyu zihnimizin bir köşesine yerleştirir ve bizde bu kavramsal ve psikolojik fenomene göre hayatımızı düzenleriz, hatta bütün canlılar da bunu yapar.
Zaman kavramı tamamiyle görecelidir,yani sana ,bana hatta ona göre değişir, mesela çok zor bir gün geçirdiğinizi farzedin, o gün sizin için bir türlü bitmek bilmez ,askerlik yapanların büyük çoğunluğu zamanın akışındaki bu yavaşlığı zihinlerinde adeta destanlaştırırlar "şafak" saymak onlar için bir egsersizdir.Bu durumun tam tersinde ise zaman "su gibi" akıp gider , bizim için eğlenceli ve zevkli ortamlarda ise zaman sanki çok kısalmış gibidir ve algılarımız adeta zamanı unutur gider,kısaca zaman tamamiyle algısal bir kavramdır ve süreçlerin ilerleyişinin genel adıdır,tabi bunlar ölçtüğümüz zamandan ayrıdır.
Atomsal boyutlarda durum daha farklıdır, Einstein'ın denklemlerine göre ışık hızı aşıldığı takdirde zamanda geriye yada ileriye yolculuk yapılması teorik olarak mümkün olabilir (takionlar).
Hayatımızı planlarken ve günlük yaşantımızda gözlerimiz gün içinde kimbilir kaç kez saate bakıyor, kısaca şu göz açıp kapayıncaya kadar geçen ömrümüzde mümkün olduğunca hissemize düşen zamanı çok iyi değerlendirmek gerekiyor.
"Başka bir mucize aramana gerek yok gerçekleşen herşey zaten bir mucize"
Atomsal boyutlarda durum daha farklıdır, Einstein'ın denklemlerine göre ışık hızı aşıldığı takdirde zamanda geriye yada ileriye yolculuk yapılması teorik olarak mümkün olabilir (takionlar).
Hayatımızı planlarken ve günlük yaşantımızda gözlerimiz gün içinde kimbilir kaç kez saate bakıyor, kısaca şu göz açıp kapayıncaya kadar geçen ömrümüzde mümkün olduğunca hissemize düşen zamanı çok iyi değerlendirmek gerekiyor.
"Başka bir mucize aramana gerek yok gerçekleşen herşey zaten bir mucize"
2 Kasım 2009 Pazartesi
Işık aslında yok ama var
Hayatın en temel kaynağının ışık olduğunu bilmiyenimiz yoktur, evrendeki tüm bilgilerin kaynağıda ışıkdır ve o olmadan bir hayatın sürmeside söz konusu olamaz.Işık konusunda sayfalarca bilgi mevcut burada temel ışık bilgilerinden bahsetmiyeceğim sadece ışık hakkında bilimadamlarının elde ettikleri bir verinin felsefi bir yorumunu yapacağım.
Bildiğiniz gibi ışık foton adı verilen parçacıklardan oluşur ve fotonlar uzayda saniyede yaklaşık 300.000 km hızla yol alırlar, gece gökyüzünde gördüğünüz yıldızların aslında şu anda yerinde olup olmadıklarını bile bilmiyoruz ama ışığı hala gelmeye devam ediyor yani gökyüzüne baktığınızda görüğünüz tek şey "geçmiş" dir.Bilim adamları bir fotonun durgun kütlesinin 0 olduğunu keşfetmişler buda şu demek bir foton saniyede 300.000 km hızla hareket ederse var olabiliyor ,zaten normal olarakda böyle bir sonuç çıkmalıydı çünkü hareketsiz duran bir foton yoksa ışıkda yok demektir dolayısı ile hayatda olmaz. Tıpkı bilgisayarlarımızdaki ikili sayı sistemi gibi "1" var "0" yok yani hem var hem yok ,buradaki anlamı kavramamız çok zor ,evrendeki herşeyin sürekli var olması için hiç durmadan hareket etmesi gerekiyor hiç bir şey mutlak bir durgunluğa sahip değil, foton ölürse evren biter..
Foton hakkında biraz daha bilgi sahibi olmak isterseniz tıklayın
Foton hakkında biraz daha bilgi sahibi olmak isterseniz tıklayın